Mezarlığa gitmeyeli yıllar olmuştu. Sahi neden gitmemişti yıllardır mezarlığa? Şimdi gidip ne yapacaktı, ne diyecekti? “Canım ne diyeceğim belli ne yapacağım da. Ellerimi açar dua ederim ve içimden geçenleri söylerim” diye düşündü. “İyi de içimden geçenler ne ki?” diye bir an duraksadı. Çok ilginçti içinden hiçbir şey geçmiyordu. Duyguları, düşünceleri donup kalmıştı sanki. “Kervan yolda düzülür” diyerek akışına bıraktı.
Mezarlığın kapısına geldiğinde şöyle bir içeri baktı. Bir sürü mezar ve içindekiler “Hadi gelsene; Bizden korkma” diyor gibiydi. Sıra sıra mezar taşları, yemyeşil ağaçlar ve kuş cıvıltılarıyla çok sakin ve huzurlu görünüyordu. Birden gözleri doldu. İlk adımını attı. Alabildiğine bütün mezarlara göz gezdirerek aile mezarlığına doğru yürümeye başladı.
Babasının mezarının önünde durdu ve ellerini açtı. Bir an ne diyeceğini bilemedi ve “Baba ben geldim” Deyip dizüstü yere oturdu. Gözyaşları Sel olup akmıştı; ağladı, ağladı, ağladı…
Dua etti ve sanki hiç ölmemişler gibi hepsiyle tek tek konuştu. İçinde büyük bir rahatlama hissiyle mezarlıktan ayrıldığında neredeyse akşam olmuştu.
Yolda, tekerlekli sandalyesiyle genç bir kız ve yanında yaşlıca bir kadın gördü. Kaldırımda yavaş yavaş ilerliyorlardı. Kornaya basıp yanlarında durdu. “Merhaba isterseniz gideceğiniz yere bırakabilirim” dedi. Kadın, yürümekten yorulmuş bir halde “Olur” dedi. Anne kız olmalıydılar; birbirlerine çok benziyorlardı. Tekerlekli sandalyeyi bagaja koyduktan sonra direksiyonun başına geçti. Söze ilk yaşlı kadın başladı. “Allah razı olsun evladım; yarım saattir yürüyoruz” dedi ve devam etti. Bu yakınlarda bir akrabamız var; ona misafirliğe gelmiştik ama otobüsü kaçırdık. Bir sonraki otobüs bir saat sonra geçecek. Onca araba geçti yanımızdan bir tek sen durdun. Biz belediyenin arkasındaki sokakta oturuyoruz” dedi. Doğru zamanda doğru yerde olmak böyle bir şey olmalıydı. İnsanın bir arabası olsun ve o arabayı sadece kendi için kullansın; olur şey değildi. “Maalesef bencil bir toplum olduk teyze” diyebildi. Göz ucuyla genç kıza bakarak “Bu yaşta yürüyememek ne üzücü şey” diye düşündü. Genç kız, gülümseyerek “Rahatsız olmayın lütfen; aklınızdakini sorabilirsiniz ne de olsa ben alıştım” dedi. Bir an sessizlik oldu. Acı bir fren sesiyle irkildiler.
DEVAM EDECEK